20 Eylül 2009 Pazar

HAKİM BEY

ÇARPIK ÇAĞ

Çarpık Çağ

Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.

Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
Ayıran olmadı kurudan yaşı
Keçinin kaplana her adım başı
Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.

Baylar çalım sattı, bayanlar etin
Ar duvarı çürük, darbeler çetin.
Modern putçuluğun, şirkin, zilletin
Kemale erdiği çağda yaşadık.

Bazen kör kilitler vuruldu dile
Bazen armağanlar kazandı hile
Homo'nun,komo'nun, deyyusun bile
İtibar gördüğü çağda yaşadık.

Yabancısı olduk ilin, obanın
Müdür ekmeğini çaldı çobanın
Resmi dairede devlet babanın
İpe un serdiği çağda yaşadık.

Önümüz çileydi, arkamız cefa
Bir gün semtimize basmadı sefa
Mürşidin, müridin günde beş defa
Günaha girdiği çağda yaşadık.

Kimi hak adalet gördü düşünde
Kimi devlet kuşu buldu başında
Vatanseverlerin vatan dışında
Hasretlik sürdüğü çağda yaşadık.

Göz yumup izine düştük batı'nın
Tuttuk kuyruğundan haçlı atının
Pamuk yumağının, tüyün, tütünün
Nice baş yardığı çağda yaşadık.

Neler yıkmadık ki son olsun diye
Harcadık günleri gün olsun diye
Asker kaçağının şan olsun diye
Askeri vurduğu çağda yaşadık.

Dilendik, savurduk Doları, Markı
Döndükçe aşındı düzenin çarkı
Şalvarı, kasketi, gömleği, börkü
İhtiras sardığı çağda yaşadık.

Kimi vurgun vurdu döndü köşeyi
Kimi yalamakla doydu şişeyi
Kiminin ateşi, külü, maşayı
Ekmeğe dürdüğü çağda yaşadık.

Kılavuzluk yaptı körü beylerin
Seçimde sağılan sürü, beylerin
Morgtaki ölüden diri beylerin
Hâl-hatır sorduğu çağda yaşadık.

Atladık bir çağdan bir diğerine
Çıktık zirvelere, daldık derine
'Çağdaş bayanlar'ın cins beylerine
Çuvallar ördüğü çağda yaşadık.

Biri yola çıkmaz dayı bulmadan
Biri balık avlar suyu bulmadan
Birinin haftayı, ay'ı bulmadan
Milyarlar derdiği çağda yaşadık.

Baş örtüsü yasak,Türk olmak günah
Sabır ver, sabır ver ey gadir Allah!
Bulaşık basının her gün, her sabah
İslâm'ı Yerdiği çağda yaşadık.

Zorbaya rüşvettir 'nurol-çok yaşa'
Mâbutlar, kıbleler değişti hâşâ
İnsanın kâğıda, demire, taşa
Secdeye vardığı çağda yaşadık.

Görün hâlimizi biz insanların
Tutsağı olmuşuz suizanların
Her zaman her yerde müslümanların
Müslüman kırdığı çağda yaşadık.

Abdurrahim Karakoç

BÖYÜKLER BİLİR

Yalan-dolan ile devran sürmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Milletin başına çorap örmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Rüşvet vermek, rüşvet almak nasıl şey

Hazineden para çalmak nasıl şey

Terlemeden zengin olmak nasıl şey

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Erken palazlanıp erken ötmeyi

Değirmenler kurup baş öğütmeyi

Hele meydan meydan adam gütmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Anlamayız kopya nedir, asıl ne

Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne

Deyyuslukta erkân nedir, usul ne

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Viski, votka çekip keyif çatmayı

Dansöz kucağında stres atmayı

Milleti bölmeyi, vatan satmayı

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Kaç tür hokkabazlık, kâhinlik varsa

Kaç şeytanlık varsa, kaç cinlik varsa

Dünyada ne puştluk, ne hinlik varsa

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Namussuzluk yapın derler.. yaparız

El uzatır öpün derler.. öperiz

Put gösterir tapın derler.. taparız

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Seyrettikçe ana-baba filmini

Hissederiz baskısını, zulmünü

Lisansüstü maskaralık ilmini

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.



Âdettir gerekmez mâluma ilâm

Taklide günaydın, asıla selâm

Ne ki hınzırlık var hâsılıkelâm

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.


ŞAİRİMİZ: ÜSTAD. ABDDURRAHİM KARAKOÇ

8 Eylül 2009 Salı

MEVLANADAN SEÇMECE GÜZEL SÖZLER

HİDAYET ALLAHTANDIR

Her şey Allahu Teâlâ’nın kaza ve kaderi iledir. Nitekim “Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara azap ve sıkıntıyı işte böyle verir” (En’am, 6:125) ayeti hidayetin Allah’tan olduğunu açıkça ifade eder. Ancak bu hidayet insanın kazanımı sonucu Allah’ın vermesi iledir. İnsan ise hidayeti kendi hür iradesi ile Allah’tan ister ve ya hür iradesi ile dalaleti ve küfrü tercih eder. Burada istemek insandan, yaratmak ve vermek Allah’tandır. Nitekim ayet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere göre rızık da şifa da yaratılması ve verilmesi Allah’tandır; ama bunları kazanmak ve elde etmek insanın iradesi ile istemesi ve çaba sarf etmesine bağlıdır. İnsan rızkı kazanmak için ne kadar çalıştığı, şifayı elde etmek için doktor ve ilaçlara başvurduğu görülmektedir. Sonuna şifayı da rızkı da veren Allah’tır ama Allah insana durduğu yerde istemeden ve çalışmadan vermemektedir. Buna bir itiraz yok. Ama neden aynı şekilde hidayeti isteme konusunda tembel davranılmakta ve Allah’a havale edilerek hiçbir çaba gösterilmemektedir?

Hidayet büyük bir nimettir, ruhun cennetidir ve ebedi saadetin vesilesidir. Allah hidayet nimetini insanlara peygamberleri, kitapları ve insanların da bunları istemeleri, kalplerini gönüllerin, kafalarını ve beyinlerini çalıştırmaları şartı ile vermektedir. Kişi ilim öğrenmez, kur’an okumaz ve imana, islama ve gerçeğe dair bilgileri elde etmek ve hidayeti bulmak için çaba sarf etmezse rızkı ve şifayı vermediği gibi hidayeti de vermez. Ne mecburiyeti var?

Bütün ayet ve hadislerde kesin olarak cennetin iman ve salih amel ile cehennemin de küfür ve isyan ile kazanıldığı açıkça ifade edilmektedir. Hiçbir kimseye Allah küfür ve inkâra, isyan ve tuğyana zorlayarak zulmetmediği ve zulmetmeyeceği gibi, hiç kimseye de hidayeti durup dururken vermez ve bu haksızlığı yapmaz. Kişi iradesi ile ister, yetmez öğrenir, çaba sarf eder, yetmez ibadet ve dua ile Allah’tan yardım ister, yetmez, günahlardan kaçarsa o zaman hidayeti hak eder ve Allah da ona “Çalışmasının karşılığı olarak” (Necm, 53:39–40) verir. Çalışmadan kim ücreti hak eder ve kim kime karşılıksız bir şey verir? Bunu insanlar arasında bir kural olarak koyan Allah elbette kendisi de insanın çalışması ve hak etmesi ile ancak cennet ve cehennemi ona yazar.

Nitekim hadis-i şerifte “Allah imanı yarattı ve onu güzel huylar ve Salih ameller ile takviye etti. Küfrü yarattı ve onu da kötü huylar ile takviye etti.” (İhya, 3:116) buyurulmuştur. Bu hadise göre küfür ve iman Allah’ın takdiridir. Ama bunları kesbetmek insanın iradesi iledir. Allah küfrü isteyene verir, insan kötü düşüncesi, cehaleti, nefis ve şeytana aldanması ve kalbine şeytandan gelen telkinleri ile tercih eder, sonra onu kötü huy ve kabiliyetlerle güçlendirir ve küfrünü artırır. İman da öyle..

Bediüzzaman hazretleri “Allah onların şerlerini hayra çevirir” (Furkan, 25:70) ayetini izah ederken meseleyi kabiliyet ve istidat olarak ele alır ve der ki “Allah onların şerre çalışan kabiliyetlerini imana ve islama, hayra çevirir.” Yani insan Allah’ın kendisine verdiği kabiliyetleri, aklı, zekâsı ve duyguları ile şer işleyecek iken hayırlı işleri yapmaya yönelir. Burada günahları Allah sevap olarak yazar şeklinde anlamak çok yanlıştır. O zaman imanlının işlediği günahları Allah sevap olarak yazar anlamı çıkar ki bunun ne kadar yanlış olduğu malumdur. Öyle ise doğru yorum Bediüzzamanın yorumudur. “İnsandaki nihayetsiz kabiliyet-i şer kabiliyet-i hayra ınkılab eder.” (Sözler, 512)

Bir cetvel güneşin karşısında eğrilirse her şeyi eğri çizer. Bir terazi bozulursa her şeyi noksan tartar. Bir ölçü bozulursa her şeyi yanlış ölçer. Bir insan inancını düzeltmeden kur’anı okursa her şeyi yanlış anlar ve yanlış değerlendirir. Böyle biri freni patlayan ve yokuştan aşağı hızla ilerleyen bir kamyon gibi ne yapacağı ve nerde duracağı belli olmaz. O zaman bunların şerrinden Allah’a sığınmak gerekir. Sapık bir cereyana kapılan kimsenin hidayeti bulamamsı ve gerçeği görememesinin sebebi budur. Bunun için kişi çok çalışmalı ve hidayeti aramalıdır ama bulmak için de Allah’a yalvarmalıdır. Allah hidayet vermezse gerçeği göremez.

Allah bizi yanlış inanç ve düşüncelerden ve bunların sebep olduğu şer ve kötülüklerden korusun! Amin!

CİMRİ VE PARAYI SEVEN CENNETE GİREMEZ

CÖMERTLİĞİN FAZİLETİ.
Cömerdin az ibadeti, cimrinin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, cömert cahil de, cimri âlimden üstündür Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever ) [Tirmizi]
(Allah katında cömert bir cahil, cimri âlimden daha üstündür Çünkü cimrilik en ağır hastalıktır ) [Dare Kutni]

Cömerdin imanı kuvvetli, cimrinin imanı ise zayıftır Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cömertlik iman sağlamlığından ileri gelir İmanı sağlam olan Cehenneme girmez Cimrilik, şekten, şüpheden meydana gelir [İmanda] şüphesi olan da Cennete giremez ) [Deylemi]

(Bir kulun kalbinde cimrilikle iman bir arada bulunamaz ) [Nesai]

(Cömert, Allah’a, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır Cimri ise bunun aksinedir ) [Tirmizi]

(Cömert olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! İyi bilin ki cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir ) [Deylemi]

Cömert, gayri müslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, diğer kâfirlerinki kadar şiddetli olmaz Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cömert kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin en büyüğü olan] Malike, "Bunu, dünyadaki cömertliği nispetinde Cehennemin azabı hafif olan tarafına koy" buyurur ) [Deylemi]

Cömerdin kazancı, malı bereketi olur Cömertliği nispetinde malı artar Misafirin rızkı ile geldiği, kırk gün bereket bıraktığı, sadaka vermekle malın eksilmeyeceği hadis-i şeriflerde bildirilmiştir
Cömert olmaya çalışmalı, cimrilikten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir ) [Müslim]

Cimrilikten kurtulup cömert olmak
Sual: Cimrilik nedir? Cömert olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Cimrilikten kurtulup cömert olmak için, cimriliğin dünya ve ahiretteki zararlarını cömertliğin de faydalarını iyi bilmek ve inanmak gerekir Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlaklıdır ) [Dare Kutni]

(Ebdal denilen evliya, çok namaz kıldığı, çok oruç tuttuğu için değil, cömertlik ve halka nasihat etmeleri sebebiyle Cennete girer ) [Ebu Nuaym]

(Cennet, cömertler yurdudur ) [Ebuşşeyh]
(Cennette cömertler köşkü vardır ) [Taberani]

(Rabbim, "İbrahim cömert olduğu için, dost edindim" buyurdu ) [Taberani]
(Cömert olan ve halktan az şikayet eden, bu ümmetin efendisidir ) [Taberani]

(Cömert, Allah’a hüsnü zannı olduğu için cömerttir Cimri de, Allah’a suizannı olduğu için cimridir ) [Ebuşşeyh]

(Cömertlik, dalları dünyaya sarkmış bir Cennet ağacıdır Kim bu ağacın bir dalına tutunursa, bu dal onu Cennete götürür Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem ağacıdır Bu dalın birine yapışan, Cehenneme gider ) [Beyheki]

(Allahü teâlâ, cömertlikle güzel huyu sever, cimrilikle kötü huyu sevmez ) [Berika]
(Ben kefilim ki, cömert Cennete cimri Cehenneme girecektir ) [İsfehani]

(Cömerdin yemeği ilaç, cimrinin ki hastalıktır ) [Dare Kutni]
(Kendi ihtiyacı varken, başkasını tercih edenin günahları affolur ) [İ Hibban]

{Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiram, böyle övülüyor: (Kendileri zarurette iken, başkalarını kendilerine tercih ederler ) [Haşr 9]}

(Cömert olursanız, Allahü teâlâ da size, cömertçe ihsanda bulunur ) [Deylemi]
(Yukarıdaki el, aşağıdakinden, veren el, alan elden üstündür ) [İ Huzeyme]

[Not: (Cimri, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir

(Cömert Cennete yakındır) hadis-i şerifi de böyledir Yani cömerdin imanı yoksa ebedi olarak Cehennemde kalır İmanı varsa, sevapları fazla ise Cennete gider Ehl-i sünnete göre, iyilik eden muhakkak Cennete, kötülük eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur Bir müminin günahı sevabından çok ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz (İslam Ahlakı)]

Cömertlik için ne dediler?
Sual: Cömertlik nedir, cömert kime derler?
CEVAP
Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz Kerem sahibi bir cömerde sorarlar:
- Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?
- Hiçbiri bana minnettar kalmaz Yani onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur

Bir zat da buyurdu ki:
"Servetiyle ülkeler satın aldığı halde yapacağı ikram ile gönülleri satın almayan adama şaşarım "
Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler O da, (Kötü sözlerimize dayanan, isteyene veren, cahilliklerimize göz yuman) der

Hz Hüseyin’in oğlu Ali: "Ben isteyene vermem" diyen cömert sayılmaz Hakiki cömert, Allah’a itaat eden kullarına Allah hakkını ödeyen, bunun karşılığında teşekkür beklemeyen ve bunu yalnız Allah için yapan kimsedir, demiştir

Mala bağlanmak
Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar:
- Cömertlik nedir?
- Allah rızası uğrunda servetini sarfetmektir
- Mala nasıl bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?]
- Onu Allah yolunda dağıtarak
- İsraf nedir?
- Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır

Cimrilik ve cömertliğin ölçüsü insandan insana değişir Mesela bazı şeyler, fakir için normal karşılanırken zengin için ayıplanır Yabancılar normal karşılarken aile efradı onu ayıplar Gençlere normal olan bir husus, ihtiyar için hoş görülmez Erkekler yaparsa kötü, fakat kadınlar yaparsa önem verilmez

Kasaptan, bakkaldan aldığı şey, az noksan diye geri götürüp veren cimridir Bir şey yer iken, pencereden evine gelen birini görüp, hemen yediğini saklayan, cimridir

Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir Dinde cömertlik ise, yine hiçbir karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını vermektir

Mal, insanoğluna bir fayda için verilmiştir O malı saklayıp faydalı bir işte kullanmamak cimrilik olur Faydalı işler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi gördüğü şeylerdir Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak, arzusudur İnsanlık yiğitlik demektir

Karşılık beklemek
Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir Muhtaçları gözetmeden vermektir Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdiğini azımsamak cömertliktir

Zaman icabı, ileride bir sıkıntıya düşmemek için malı, parayı saklamak, avam için cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir Dinin ve mürüvvetin icaplarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da cömert sayılmaz

Övülmek veya teşekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz (Biz şunu verelim, o da bana bir şey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler) gibi düşüncelerle veren de cömert değildir
Büyükler buyuruyor ki: (Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir )

Cömertliğin üstün mertebesi olduğu gibi, cimriliğin de aşırı derecesi vardır Bu da kendine gerekmeyen şeyi vermemektir Canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken param gidecek diye almaz Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer

Cömertlikte zirve
Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir İsar ise, kendine gereken şeyleri vermektir Yani başkalarını kendine tercih etmektir

Cömertliğin üstün derecesi olan isar büyük bir haslettir Ancak bunu büyük insanlar yapar Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:
(Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar ) [Haşr 9]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder ) [İbni Hibban]

Medine’nin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medine’ye hicret eden müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir

Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet istemeyiz Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız) dediler Buna Peygamber efendimiz çok memnun oldu

Başkasını kendine tercih
Peygamber efendimize misafir geldi Evde yenecek hiçbir şey yoktu Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu "Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler" âyet-i kerimesini gönderdi )

Hz Musa’ya, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu Allahü teâlâ, (Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu Bu ahlak isardır Ya Musa, ömründe bir kere isar edene, isar ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim) buyurdu Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Elbette sen hulk-i azim [büyük ahlak] üzeresin) buyuruyor (Kal

Önce can sonra canan
Sual: Önce can sonra canan demek uygun mu? Lüzumlu bir şeyi başkasına vermek günah mı?
CEVAP
Önce can sonra canan demek uygundur Yani önce kendimizi kurtaracağız sonra başkalarını Kendi itikadımız, kendi ahlakımız düzgün değilse, başkalarını nasıl kurtarabiliriz?
Önce can gelir sonra canan demişler
Gemisini kurtaran kaptan demişler

Mal yönüyle de böyledir Kendimiz yokluk içinde iken, elimizdekini başkalarına vermek doğru olmaz Dinimiz, (Sadaka verirken israf etmeyin) buyuruyor Sâbit bin Kays hazretleri, bir günde 500 ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma bırakmadı Muaz bin Cebel hazretlerinin de bir hurma ağacı vardı Hurmalarını toplayıp hepsini sadaka verdi Kendine bir şey kalmadı Ondan sonra (İsraf etmeyin) âyeti geldi Bir âyet meali de şöyledir:

(Elini boynuna bağlayıp asma [cimrilik etme], büsbütün de açıp saçma [itidalli ol, iktisada riayet et Malını, kendine kalmayacak şekilde dağıtma!) Sonra kınanmış olur ve eli boş açıkta kalırsın ) [İsra 29]
İbni Mesud hazretleri anlatır: (Bir çocuk, Resulullah efendimize gelip, bazı lüzumlu şeyleri sayıp “Annem beni sana gönderip bunları istedi” dedi “Bugün bende bunların hiç biri yok” buyurdu “Gömleğini bana ver” dedi Hemen, mübarek gömleğini çıkarıp çocuğa verdi ve kendisi gömleksiz kaldı Camiye gidemedi O zaman, bu âyet geldi ) Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Paranız ile, önce kendi ihtiyaçlarınızı alın Artarsa, çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin Bundan da artarsa, akrabanıza yardım edin!) [Müslim]

(Kendisi veya çoluk çocuğu muhtaç iken veya borcu var iken verilen sadaka kabul olmaz Borç ödemek, sadaka vermekten, köle azat etmekten ve hediye vermekten daha önemlidir Başkasının malını, sadaka vererek, yok olmasına sebep olmayın!) [Buhari]
Hz Ebu Hüreyre anlatır: Resulullah efendimize biri gelip, bir altınım var, ne yapayım dedi (Bununla kendi ihtiyaçlarını al) buyurdu Bir altınım daha var dedi (Onunla da çocuğuna lazım olanları al) buyurdu Bir daha var dedi (Onu da, âilenin ihtiyaçlarına sarf et) buyurdu Bir altın daha var dedi (Hizmetçinin ihtiyaçlarına kullan) buyurdu Bir daha var deyince, [bu bildirdiklerimi ölçü alarak] (Onu kullanacağın yeri sen daha iyi bilirsin) buyurdu (Begavi)

Cömertlik menkıbeleri

Cömert esir
Resul-i Ekrem, götürülen düşman esirlerinin, birini işaret edip bırakılmasını emredince, Hz Ali, sual etti ki:
- Bunların hepsi düşman, hepsinin suçu da bir, bunu niçin istisna ediyoruz?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı; çünkü bunun cömert olduğunu, cömertliği Allahü teâlânın hoşuna gittiğini söyledi ) [İ Gazali]

Mektubu açmadan
Birisi Hz Hasan’a bir mektup getirdi Mektubu açmadan, İsteğin yerine getirilecektir diyerek geleni gönderdi Oradakiler (Mektubu okumadan niçin cevap verdin?) dediler Buyurdu ki:
(Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allahü teâlâ beni mesul tutar )

Herkesin değeri
Yanına oturan fakir bedeviye Hz Ali (Bir isteğin mi var?) buyurur Bedevi utancından diliyle bir şey söylemeyip işaretle bildirir Hz Ali, yanında bulunan iki giyeceğin ikisini de Bedeviye verir Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur Beyit Hz Alinin çok hoşuna gider Çocukları, için ayırdığı üç altının hepsini Bedeviye verir Bedevi, (Ey Emir el müminin, beni kendi ailemin en büyük zengini ettin) der Hz Ali de, şu hadis-i şerifi nakleder:
(Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür ) [M Cami]

Sahibini bulan kelle
Eshab-ı kiramdan birine bir koyun kellesi hediye edildi (Benden daha fazla ihtiyacı olan vardır) diyerek bir başkasına verdi Kelle, aynı şekilde yedi kişiye dolaştıktan sonra tekrar ilk veren zata geldi Onun diğerlerinden daha muhtaç olduğu meydana çıktı

MARŞIMIZ

Ey müminler, ey müminler, ey cihan gazileri!
Cihadımız mukaddestir, hedefimiz ileri!
Bu dünyanın sarayları, bizim için oyuncak,
Saltanat-ı dünyeviye, kabire kadar ancak.

Biz isteriz ki Rabbimiz, olsun bizlerden razı.
Binler defa şehid olmak, arzumuzun en azı.
Resûller Resûlü açmış, bize gökte kucağı;
Nurlar ile aydınlansın, kürenin dört bucağı;

Önderimiz Nebi bizim, kılıcımız kalemdir;
Arz bir zerre, mekânımız onsekiz bin âlemdir.
Meleklerle anlaşmışız, zafer için, şân için.
Yüzümüzü ekşitmeyiz, bir muvakkat can için.

Ecdadımız oldu şehid, kazandı binler hayat.
Her kitapta bir muallim, her gönülde berhayat.
Tevhid ile, tekbir ile, feth ederiz cihanı;
Razıyım desin bize, tek Enbiyalar Sultanı,

Cismimiz feda olsun da, ruhumuz yine bâki;
Ebedilik şerbetiyle, yudu bizleri saki.
Bir mualla ismimiz, yâd olunsun mahşere dek;
Biz bu yolda can verelim, olsun âtiye örnek.

AVN-İ İLÂHİ bizimle oldukça sermestiz biz;
En mağrur dinsizler, artık önümüzde çöksün diz.
M. AVNULLAH ÖZMANSUR-1964

1 Eylül 2009 Salı

KADER NEDİR/

İMAN İLE KÜFÜR BİRBİRİNE ZITTIR

Îmân ile küfür birbirine zıt olduğu gibi, âhiret de, dünyânın zıddıdır. Dünyâ ve âhiret bir araya getirilemez. Âhireti kazanmak için, dünyâyı yanî harâmları, mekruhları, günahları terk etmek lâzımdır.



Kim olursa olsun, dînini dünyâ çıkarlarına âlet eden, yanî dünyâlığa kavuşmak için dîninden verenler, dünyâlık ele geçirmek için dinlerini satanlar, dünyada da âhirette de kaybedenlerden olur.



Bekara sûresinin 16. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruluyor ki:

(Câhiller, ahmaklar, dünyâdaki zevk ve lezzetlere kavuşmak için, dinlerini, îmânlarını verdi. Âhiretlerini satıp, dünyâyı, şehvetlerinin istediklerini aldılar. Kurtuluş yolunu bırakıp, helâke koştular. Bu alış verişlerinde bir şey kazanmadılar. Bunlar, ticâret ve kazanç yolunu bilmedi. Çok ziyân etti.)



Bedbaht ve zavallı kimseler!

Kimyâ-i se'âdet kitâbında buyuruluyor ki:

"Bir kimsenin dünyâ ticâreti, âhiret ticâretine mâni olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır.



Âhiret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hattâ hiç tükenmez. Dünyâ ticâretinin âhirete yaraması için ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lâzımdır. İnsanın sermâyesi, dîni ve âhiretidir. Bu sermâyeyi kapdırmamak için, çok uyanık olmak lâzımdır. Dünyâ işleri, âhiret için çalışmaya mâni olmamalıdır.



Münâfıkûn sûresinin 9. âyet-i kerîmesinde meâlen;

(Mallarınız ve çocuklarınız, Allahü teâlâyı, hâtırlamanıza mâni olmasın!) buyuruldu."

Seyyid Emir Hamza hazretleri buyuruyor ki:

"Kimseye dünyâlık için tâzim etmeyiniz ki, dîniniz dünyâ uğruna gitmesin. Dünyâyı sevmek aşağılıktır ve her şeyden aşağıdır. Dîninizi dünyâya fedâ etmeyiniz. Dînini başkalarının dünyâsı için satan ve bu yüzden Allahü teâlânın rahmetinden mahrum kalan kimseden daha câhili yoktur.



Böyle kimse, hem dünyâda, hem de âhirette zavallıdır. Allahü teâlânın râzı olmasını düşünmeyip de insanların rızâsını düşünen, onların râzı olmasını arayan kimse, Allahü teâlânın gadabını istemiş olur. Allahü teâlâ, insanları da ona karşı gadablandırır. Allahü teâlânın kendisinden râzı olmasını isteyip, insanların râzı olmasına bakmayan kimseden, Allahü teâlâ râzı olur. İnsanları da ondan râzı ve hoşnûd kılar."



Mûsa aleyhisselâm zamanında bir adam insanlara;

"Benimle Kelimullah Mûsa konuşur. Ben, Safiyullah Mûsa'nın yakınlarındanım" diyerek böbürlenir, Mûsa aleyhisselâmın ismini alet ederek kendine menfâat temin ederdi. Bu sözlerin üzerinden uzun bir zaman geçer.



Mûsa aleyhisselâmın yanına, adamın biri, siyah bir iple yularlanmış bir domuz getirir ve Mûsa aleyhisselâma;

-Ey Allah'ın Peygamberi! Filan adamı biliyor musun? diye arz eder. Mûsa aleyhisselâm;

-Onu işitirim diye cevap verir. Adam;

-O adam, işte bu domuzdur der.



Mûsa aleyhisselâm, adama niçin böyle olduğunu sormak için, Allahü teâlâdan, onu eski hâline döndürmesi için niyâz eder. Bunun üzerine Allahü teâlâ Mûsa aleyhisselâma vahyederek buyurur ki:



(Ya Mûsa! Âdem aleyhisselâmın ve ondan sonra gelen peygamberlerin dûalarıyla dûa etsen yine de bu adam hakkındaki dûanı kabul etmem. Fakat ben sana onu niçin o hale soktuğumu bildireyim. O, senin adını kullanarak, sana olan yakınlığını alet ederek menfâat elde ettiği için, dinini dünya için satıp, din ile dünyayı yediği için ben onu o hale soktum.)



Sonsuz felakete sürüklenenler!

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

"Dünyâya düşkün olanlarla berâber olmak, insanı sonsuz felakete ve zarara sürükler. Onlarla konuşmaktan, onların lokmalarını yemekten, onları sevmekten ve onları görmekten sakınmalıdır.



Hadîs-i şerîfte, (Zengine, zenginliği için alçaklık gösterenin dîninin üçte ikisi gider) buyuruldu. Onlara karşı yapılan bu alçalmalar ve yaltaklanmalar, onların malları ve makâmları için midir, yoksa değil midir? İyi düşünmek lâzımdır. Malları, mevkileri için olduğunda hiç şüphe yoktur. Bunun sonu da, dînin üçte ikisinin gitmesidir. Artık Müslümânlık nerede, kurtuluş nerededir?"



Netice olarak, dînini, îmânını dünyâ menfâati için vermek yani dînini dünyâ için satmak, hem büyük günahtır, hem de ahmaklıktır ve çok büyük felâkettir. Ali bin Muhammed Vefâ hazretlerinin buyurduğu gibi:



"Dîni dünyâ isteklerine âlet eden, herkesin îmânını bozan kötü din adamı, şeytandan daha zararlıdır. Çünkü şeytan, vesvese verdiği için, mümin, onun düşman olduğunu bilir. İblîs'e uyduğu takdirde âsî bir kul olacağını anlar, günâhına derhâl tövbe eder. Kötü din adamı ise, hak ile bâtılı karıştırarak, nefislerinin arzusuna göre hüküm verirler. Böylece doğru yoldan ayrılırlar. Kendilerine uyanların da yaptıkları boşa gider."