15 Haziran 2009 Pazartesi
HAYIR VE ŞER ALLAHTANDIR? PEKİ ALLAH NEDEN ŞERRİ YARATTI?
HAYIR VE ŞER ALLAHTANDIR…. PEKİ ALLAH NEDEN ŞERRİ YARATTI ?Şerre alet olan şarabın yaratılması da Allah'a ait. Çünkü üzümü yaratan Allah... Üzümden şarap yapan insanlardır.Alkolün yaratılması şer değildir içilmesi şerdir.Allah'ın yarattıklarında kötülük yoktur. İnsanın yaptığı işlerde kötülük vardır.Dikenler kötü deniyor. Köylüler dikenli ağaçları keser yakarlar; meyve veren ağaçlar böylece kurtulur.Gübre pistir. Bahçeye gübre çeksek verim artar.Diyorlar ki "Pisliği yani gübreyi Allah yaratmıştır demeyi Esma-ül Hüsna'ya yakıştıramıyoruz. O zaman sorarlar gübreyi yaratan kim? Nasıl ki bir köyde iki muhtar olmaz bir şehirde iki vali olmaz; kainat denilen bu büyük âlemin Hakim-i Mutlak'ı Allah'tır.Zehir tehlikelidir. Eczacılar ilaç yaparken zehir kullanır. Ölçü dahilindeki zehir şifadır.Silah kötüdür. Vatanı koruyan silah azizdir.Mikroplar çok zararlıdır. Fakat tıp dünyası mikroplar üzerine kurulmuştur. Mikropların varlığı insanları temizliğe sevk etmiştir.Öyle hastalıklar var ki hasta durmadan "Allah" diye zikrediyor. Allah dedirten mikrobun neresi kötü? Sapıtan insana haddini bildiren mikrop ne kadar güzeldir...Allah'ın yarattıklarında kötülük yoktur. İnsanın yaptığı işlerde kötülük vardır.Yağmurlar birisine zarar verdi diye yağmura şer denemez. Yağmur rahmettir. "Yağmur yağmazsa barajlardaki su bitecek. Su kesintisi başlayacak." diyorlar. Hani yağmur kötüydü? Temmuzun sıcak güneşi bir kısım otları kurutuyorsa ona şer denemez. Çünkü tabiat kazanını kaynatan o kazanda çeşit çeşit rızıkları hazırlayan güneştir.Allah'ın yarattıklarında kötülük yoktur. İnsanın yaptığı işlerde kötülük vardır. Hayrı ve şerri yaratan Allah'tır. Onlardan faydalanan veya zarar gören insandır. Peki Allah hiç mi felaket göndermez? Gönderir elbette... Amma her felakette bir rahmet bir hayır vardır. Zengin bir aile zenginliğine uygun olarak bahçe içinde bir evde yaşıyordu. Evdeki mefruşat ve bütün eşyalar en son modeldi. Rüya âleminde yaşıyor gibiydiler. Doktorun teşhisi onlara büyük bir felaket gibi geldi. Büfelerden içkiler indirildi salonlarda kelebek gibi uçmaktan vazgeçtiler. Hastalık ağırlaştıkça ağırlaştı. Her şey onlar için zehir oldu. Dünyaları karardı. Düşündüler... Mal gitti ev gitti eğlence bitti. Sadece Allah kaldı... Paranın kıymeti yok makamın kıymeti yok. Neyin kıymeti var o zaman? Allah'ın kıymeti var... Yaşlarının ilerlemesine rağmen Kur'an-ı Kerim öğrenmeye başladılar. Namaz kıldılar. Bu şekilde İslam sarayının kapısından girmiş oldular. O musibet onlar için koltuk değneği oldu. Koltuk değneklerine dayana dayana İslam sarayına girdiler.Hayır; “meşru iş, faydalı amel, iyilik” demektir. Şer ise, onun zıddı olup “zararlı iş, kötülük”anlamına gelir. Hayır ve şer Allah’tandır. Hayrı da, şerri de yaratan ancak O’dur. Lâkin hayra rızası var, şerre ise yoktur. Hayır ve şer, yapılan işin, işlenen fiilin Allah’ın emir ve rızasına uygun olup olmamasıyla ilgilidir. Yâni, fiilin kendisiyle değil, sıfatıyla alâkalıdır.Şöyle ki, konuşma, görme, işitme, yürüme... hepsi birer fiildir. Hayır olsun şer olsun bütün bu fiilleri yaratan Allah’tır. İşlenen fiil, yapılan iş, İslâm’a uygun ise ‘hayır’, aksi halde ‘şer’ olur. Zaten Allah’ın birliğine iman eden bir insan, O’nu bütün bu işlerin, bu fiillerin tek yaratıcısı olarak bilir.İnsan bir işi yapmayı sadece arzu eder ve cüz’î iradesini o işi yapmaya sarfeder. Neticeyi yaratan ise Allah’tır. Hakikat böylece bilinmezse ortaya şöyle bir tezat çıkar: Aynı fiil ‘hayır’ olunca Allah tarafından yaratılır, aksi halde... Evet aksi halde... cümlenin sonunu nasıl getireceğiz?”Bir tek misâl verelim:Görme fiilinin yaratıcısı Allah’dır. Göz fabrikası O’nun, ışık O’nun, görülen bütün eşya da O’nundur. O halde bir insan neye bakarsa baksın görmeyi yaratan Allah’dır. Baktığı helâl ise bu bakış “hayır” olur, haramsa “şer” olur. Hayrı da O yaratır, şerri de.İslam inancına göre, şerrin yaratılması şer değildir; şer olan, onu kesb etmek, yani ona yönelmek, onu irade etmek ve işlemektir. Bütün ilâhî isimler gibi, bütün ilâhî fiiller de güzeldirler. Hâlık ismi güzel olduğu gibi, yaratma fiili de güzeldir. Rezzak ismi güzel olduğu gii rızıklar da güzeldirler.Rahman ismi gibi, Kahhar ismi de güzeldir; güzel olmayan, kahrı gerektiren isyanları işlemektir.Suç işlemek şerdir, ama suçluyu hapse atmak şer değildir. Dalâlet fırkalarından birisi olan Mutezile Mezhebinde, şerrin yaratılması, şer telâkki edilir. Buna göre, canilere ceza vermeyi şer kabul etmek gerekiyor. İnsanın kanındaki alyuvar ve akyuvarları yaratan Allah olduğu gibi, onun manevî kalbinde hidayet ve dalâleti de yaratan yine O’dur. Hidayet hayırdır, dalâlet ise şerdir. Bunların her ikisine de kulun kendisi talip olur. Ve yine bunların her ikisini de Allah yaratır.Bu imtihan meydanının bir gereği de, “bir kul, hayır olsun, şer olsun her neyi isterse” Allah’ın onu yaratması değil midir? Hidayet yolunu tercih edenlerde Hâdi, yani hidayete erdirici ismi, sapık yollara girenlerde ise Mudil, yani “dalâlete düşürücü” ismi tecelli eder. Birincilere yolun doğrusu gösterilmiş, ikincilere ise arzu ettikleri yanlış yol açılmış ve geçmelerine izin verilmiştir. Her iki isim de, her iki tecelli de güzeldirler. Güzel olmayan, hidayeti bırakıp dalâleti tercih etmek, onu istemek, ona yönelmektir.Nur Külliyatında bu hakikat açıklanırken enteresan bir misâl verilir: Ateş. Ateşin yaratılması şer değildir; ateşin binlerce faydası bunu ispat eder. Şer olan, ateşe temas etmek, O’nunla yangın çıkarmaktır.Şu da var ki, insanlar, çoğu zaman, “şer“ kelimesini kendi hoşlarına gitmeyen, rahatlarını kaçıran ve huzurlarını bozan şeyler için kullanırlar. Hâlbuki, bu hadiseler insan için birer imtihan vesilesi, birer terakki aracıdır. İnsanoğlu bu şerlerin altında nice hayırlar bulunduğunu bilemez ve sabırsızlık göstererek şikayet yolunu tutar ve böylece onları kendi hakkında şerre çevirir.İnsanın bu kısa nazarı ve bu yanlış tutumu, cihatla ilgili bir âyet-i kerimede şöyle sergilenir. “Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki o hakkınızda bir hayırdır. Ve olur ki, bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir.” (Bakara Sûresi, 216)Demek ki, hoşlanmadığımız ve şer sandığımız birçok hadise, gerçekte hayrı netice verebilmektedir; hastalığın günahlara kefaret olması gibi. Bazen de hoşlandığımız şeylerin hakkımızda şer olduğunu görüyoruz; servet ve makamın kibir ve gurura yol açması gibi.İnsan hayrı da şerri de cüzi iradesiyle kendisi işler. Ama ikisinin de yaratıcısı Allahü teâlâdır. İşte âyet-i kerime meali: (Zerre kadar iyilik yapan, onun mükafatını görecek, zerre kadar kötülük yapan da onun cezasını görecektir.) [Zilzal 7,8]Bu âyet, kendi irade-i cüziyyemizle hayır ve şer işlediğimizi gösteriyor. Öyle olmasa, iyilik işleyen Cennete, kötülük işleyen Cehenneme gönderilmez. Hayrı ve şerri işlememize izin veren yani hayrı ve şerri yaratan yine Allahü teâlâdır. İki âyet meali şöyledir:(Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.) [İbrahim 4](Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96](Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62, Mümin 62] Kadı Beydavi hazretleri bu âyeti, (Hayrı, şerri, imanı, küfrü ve her şeyi yaratan ancak Allahü teâlâdır. Her şey Onun tasarrufu altındadır) diye açıklıyor. Şimdi Nisa suresine bakalım: (Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. “Küllün min indillah [Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]Âyette tevile ihtiyaç kalmadan, hepsi Allah’tandır ifadesi geçiyor. İyilik de kötülük de, hayır da şer de Allah’tandır. Allah’tan başka yaratıcı olur mu hiç? Elbette hepsi Allah’tandır. Bundan sonraki âyette ise şöyle buyuruluyor: (Sana ne iyilik gelirse Allah’tan, kötülük ise kendindendir.) [Nisa 79]Hâşâ bu âyet bir önceki âyete zıt değil ki. Bir insana kötülük gelirse, bu kendi günahı sebebiyledir. Ama onun yaratıcısı yine Allah’tır. İşte bir âyet meali: (Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işlediğiniz [günahlar] yüzündendir. [Bununla beraber] Allah çoğunu affeder [musibete maruz bırakmaz]) [Şura 30]Kötülük kendindendir demek, kul günahı işleyince Allahü teâlâ onu, günahı sebebiyle belaya maruz bırakıyor demektir. Yoksa kul kötülüğü kendisi yaratıyor demek değildir. Resulullah efendimiz, imanla ilgili âyetleri açıklıyor, Kur’an-ı kerimden sonra en sağlam kitap olan Buhari ve Müslim’de (İman, Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kıyamet gününe ve hayrın şerrin, Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmaktır) buyuruyor. Yine buyuruyor ki:(Kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmayan, mümin değildir.) [Tirmizi]RESULULLAH EFENDİMİZ BUYURDU Kİ….(Şu üç şeyden korkuyorum: 1- Âlimin sürçmesi, 2- Münafıkların (Kur'an böyle diyor) diyerek tartışmaya girişmesi, 3- Kaderin inkâr edilmesi.) [Taberani]Nefsimiz yaratıcı değildir. İSTEYİCİDİR. DİLEYİCİDİR….Ehl-i sünnet kitaplarında, hem hayır şer Allah’tan deniyor, hem de kul işlediği günahlardan sorumlu deniyor. Bu çelişki değil mi? Günahları nefsimiz yaratmıyor mu?SORUSUNA DİLİM YETTİĞİNCE AÇIKLAMA GETİRMEYE ÇALIŞACAĞIM…..Dinimizde çelişki olmaz. Her şeyin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır, başka yaratıcı yoktur. Nefsimiz bir şey yaratamaz. Nefsimizi yaratıcı bilmek mutezilenin görüşüdür. Nefsimiz insan ve cin gibi mükellef bir mahluk bile değildir. İnsan ölünce nefsi yok olacaktır. Mükellef bile olmayan ve yok olup gidecek bir şeye yaratıcı demek ne kadar yanlıştır. İmanın altı esasından birisi de, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Buna inanmayan Müslüman olamaz. Resulullahın vârisleri olan Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:Her şeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran, gönderen hep Allahü teâlâdır. Kuvvet ve kudret sahibi yalnız Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irade, arzu edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar, iyilik ve kötülük yapamaz. Kulun istediği her şeyi, O da irade ederse, dilerse yaratır. Yalnız Onun dilediği olur. İyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hatırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları kötülük yapmak irade edince, O irade etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irade ettikleri zaman, O da irade eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydana gelir. Gazap ettiği düşmanlarının kötü iradelerinin yaratılmasını, O da irade eder ve yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irade etmedikleri için, bunlardan hep kötülük hasıl olur. Demek ki, insanlar, bir alet, bir vasıtadır. Kâtibin elindeki kalem gibidir. Şu kadar var ki, kendilerine ihsan edilmiş olan İrade-i cüziyye’lerini kullanarak, iyilik yaratılmasını isteyen, sevap, kötülük yaratılmasını isteyen, günah kazanır. Allahü teâlâ, insanların istekli işlerini onların iradeleri ile yaratmasını ezelde dilemiştir. İşlerin insan iradesi ile yaratılması, ezeldeki ilahi irade ile yaratılması demektirHayır: “Meşru iş. Faydalı amel. İyilik,Şer: zararlı iş. Kötülük.”Hayır ve şer Allahtandır. Hayrı da, şerri de yaratan ancak Odur. Lâkin hayra rızası var, şerre ise yok. Kaldı ki hayır ve şer dediğimiz, yapılan işin, işlenen fiilin Allahın emir ve rızasına uygun olup olmamasıyla ilgili. Yâni, fiilin kendisiyle değil, sıfatıyla alâkalı. Şöyle ki, konuşma, görme, işitme, yürüme... Hepsi birer fiil. Hayır olsun şer olsun bütün bu fiilleri yaratan Allahtır. İşlenen fiil, İslâma uygun ise hayır, aksi halde şer olur. Zaten Allahın birliğine iman eden bir insan, Onu bütün bu işlerin bu fiillerin tek yaratıcısı olarak bilmiş olmuyor mu?” İnsan bir işi yapmayı sadece arzu eder ve cüzî iradesini o işi yapmaya sarf eder. Neticeyi yaratan ise Allahtır. Hakikat böylece bilinmezse ortaya şöyle bir tezat çıkar: Aynı fiil hayır olunca Allah tarafından yaratılır, aksi halde... Evet aksi halde... Cümlenin sonunu nasıl getireceğiz?”Bir tek misâl verelim: Görme fiilinin yaratıcısı Allahtır. Göz fabrikası Onun. Işık Onun.. Görülen bütün eşya da Onun. O halde bir insan neye bakarsa baksın görmeyi yaratan Allahtır. Baktığı helâl ise bu bakış “hayır”, haramsa “şer olur.”ŞER-kötülük Allah’tan mı gelir?Bu konuda eleştiri yapılmaya çalışılan Nisa Suresindeki iki ayettir. Önce bu ayetlere bakalım: Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: “Bu, Allah’tandır” derler; onlara bir kötülük dokunsa: “Bu sendendir” derler. De ki: “Tümü Allah’tandır.” Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiç bir sözü anlamaya çalışmıyorlar? Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir. Biz seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeter. (4 Nisa Suresi - 78/79) 78. ayette tümü Allah katındandır derken, 79. ayete ise kötülüklerin kendinden olduğu bildirilmektedir. Bu iki mealde mana aynı gibi gözükürken, orijinal Arapçasında birbirinden farklı olarak geçen bir kelime vardır. 78. ayette tümü Allah’tandır derken burada Arapça “ indi” (tarafından) kelimesi geçer. Fakat yukarıda mealini verdiğimiz 79. ayette bu kelime geçmez. Bu kelime önemli bir anlam farkı ortaya çıkartır. Her şey Allah tarafından (indi Allah –indillah-) dır. Bu ayetlerin yerine doğru mealleri verilmiş kelimeleri koyduğumuzda var gibi görülen çelişkinin yok olduğu görülecektir: Her şey sonuçta Allah’ın dilemesi ve takdiriyledir. Başlara gelen kötülükler ise kendi elleriyle kazanılması sonucundadır. İNSAN NEFSİ KÖTÜLÜĞÜ İSTEMEKTE, ALLAHTA YARATMA SIFATIYLA YARATMAKTADIR. Talep edilince yaratılma olayı vuku bulmaktadır. Allahın hoşnut olduğunu yaratmasıyla dilediğini yaratması farklıdır. Mesela İÇKİ HARAMDIR. Ancak şarap fabrikası alkol üretmek istediği zaman Allah nefsin isteğine göre yaratmaktadır. Haramı isteyen insan nefsidir. İnsan nefsinin istemesine göre yaratan da Allah tır. Örneğin bir insan elini ateşe soksa eli yanar. Elinin yanması Allah’ın yarattığı kanunlar gereğidir. Fakat elini yakan buna elini sokandır. Sorumluluk elini sokan insandandır; ama onun elini yakan bu doğa kanunlarını yaratan Allah’tır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder